Beyaz Zambaklar Ülkesinde Kısa Özeti ve Alıntılar

Rus yazar Grigory Petrov'un özellikle ülkemizde olmak üzere çoğu coğrafyada büyük bir ses getiren romanıdır. Belki dünya üzerinde en önemli kitap eserlerinden biridir Beyaz Zambaklar Ülkesinde. Öyle ki Atatürk' te Petrov'un bu eserinden etkilenip, hemen okulların ve askeri okullarının müfredatına eklenmesini söyledi. Peki bu kitabı bu kadar önemli yapan ne diyebilirsiniz. Bunu özetimizde çok daha iyi anlayacağız. 

Beyaz Zambaklar ülkesindeÖncelikle biraz Finlandiya' nın bulunduğu o zor durumdan bahsedelim. Finlandiyalılar iç karartan taş ve kaya yığınları, bataklıklar, göller ve ormanlar arasında yaşayan bir halk. Etrafında değerli bir madende yok. Aynı şekilde halk bataklık içinde cahil, kaba, alkol düşkünü, hasta ve yoksul.

Ama şu an dünya üzerinde refah düzeyi en yüksek ülkedir. Peki bu duruma nasıl geldiler.

Finlandiya, 1811 yılına kadar İsveç hakimiyeti altındaydı. Öyle ki Finlandiya'daki en önemli mevkilere kadar İsveçliler vardı memurundan, subayından, kilisesinden yönetimine kadar. İsveçliler halka yüksek gözden bakıp onları değersiz varlıklar görüp, aşağılıyorlardı. Bu da toplumu başta kültürel olmak üzere her yönden kötü etki bırakıyordu.

Tabi bu durum Rusların Finlandiya' yı İsveç' den almasıyla tam tersine dönecekti. Tabi Rusların bu kadar değersiz toprağı alma nedenleri sadece tampon bölge oluşturmaktı. O zaman ki Rus Çarı, Finlilerin eski haklarına sahip olabileceğini ve kültürlerine istedikleri gibi yön verebileceklerini söyledi. Kültürü geliştirme görevini de Snelman adındaki bir aydın üstlendi. 

Aydınlar

Snelman ve etrafındakiler ilk olarak aydınlarla başladılar. Eğer halk bu kadar kötü durumdaysa bunun en büyük nedeni aydınlardı. Aydınların görevinin eğitim aldıktan sonra belli bir maaşı alıp kendilerini eğlendirmek değilde halkın iradesini, zekasını, vicdanını hareket geçirmek olduğunu, onlara örnek olmaları gerektiğini anlattı. Hastalıklardan nasıl korunulur, karı-koca birbirine nasıl davranır; temiz, adil vb. bir insan nasıl olunur bunları halka anlattılar üstelik anlattıklarını kendileri de hayatlarında uygulayarak.

Halk İnancı

Bir büyüteci ele alalım mesela... Binlerce güneş ışığının bir araya gelmesiyle odun, kağıt, saman, ot gibi şeyleri yakar; taşı,camı ve demiri kızdırır. Milletin içinden çıkan her büyük adamda büyüteç gibidir... Fakat hava bulutlu, gökyüzü de güneş ışınlarından mahrumsa hiçbir büyüteç bir kar taneciğini bile eritemez...
Evet bu kısımda şunu söyleyebiliriz ki büyüteç olarak kastedilen Snelman ve onun gibi ülkesini bu durumdan kurtarmak isteyen aydınlardır. Lakin halkta bir umut bile yoksa hiçbir işe yaramaz. 
Ama Fin halkında bu umut vardı ve bu durumdan kurtulmak istiyordu. Bu durumun en güzel örneği şudur, Wikström'ün 'Finlandiya' heykelinin yüzünde daha önce yaşanmış acıların güçlükle fark edilen izleri vardır... Geçmişteki o ızdırap dolu dönem unutulmuş olabilir ama yaşananlar Finlandiyalılar üzerinde silinmesi zor izler bırakmıştır.

Din

Kilisede hep aynı vaazlar veriliyor ve çok sıkıcı bir dille gösteriliyordu. Bu yüzden halk özellikle genç nesil kiliseye ilgi duymuyor ve vaazları dinlemiyorlardı. Ciddiyetten uzak gençlik ve liberal aydınlar dinsizliğin özgür düşüncenin yansıması olduğunu söylüyorlardı...Aslında dinsizlik manevi fakirlik, hastalıklı ruh belirtisi ve halkın sahip olduğu manevi değerlerin yok olmasıdır. Bunun sonucunda insanlar hayvani duyguların esiri olur, ahlaksızlık, egoizm, hırsızlık... Snelman ve etrafındakiler bu durumu düzeltmek için adım attılar. Gerçekleri halktan gizlemek yerine onlara gerçekleri istekli ve canlı bir şekilde anlatmalarını, zekayı, bilimi ve hayatın zevklerini küçümsemeden insanlara inanç aşılamalarını istedi. Kısa zamanda halkta harekete geçerek daha iyi bir yaşama adım attılar.

İsveçli Memurlar

Başlarda ülkede çalışan İsveçli insanların davranışından bahsetmiştim. Bunlarda en sıkıntılı olanı ise memurlardı. Çünkü , İsveç'de de arsız, tembel, işe yaramaz, aptal, ayyaş ve ahlaksız  ve hiçbir zaman bir işi başaramamış gençler yetişiyor ve Finlandiya'da memur mevkine getiriliyordu. Bu memurlar işini önemsemeyip, halka karşıda kötü davranıyorlardı. Bu memurlar zamanla temizlenerek yerine Finlandiya'da yetişen gençler getirildi. Onların insanlara karşı güler yüzlü, saygılı , halden anlayan, halkın rahatı için çalışmalarını, kanunlara uygun davranmaları gerektiği anlatıldı ve kısa zamanda tüm dünyaya örnek oldular.

Kışla ve Askerler

Subaylar , kışla dışında bir şey bilmez içki içer, iskambil oynar, dans eder, bol para harcayıp etrafta üniformalarını çıkartmadan boş boş gezerlerdi. Çoğu okuma yazmayı bilmez ve özellikle kadınlara çok düşkünlerdi. Erlere ise kışla öküzü derlerdi. O zamanlar kışla kelimesi bir hakaret ifadesiydi. Snelman ve diğer aydınlar lise de iyi yetişmiş ve zeki kişileri orduya subay olarak gönderdiler. Zamanla bu subaylar sabun sokarak onları temizliğe alıştırdılar, daha sonra kendileri de hiç kullanmadan küfrü kışla ortamından kaldırdılar ayrıca erler kaldıkları süre boyunca buradaki iyi ortamdan etkilendiler ve buradaki boş zamanlarını faydalı araştırmalara harcayarak eve döndüklerinde ailelerine , yaşlılarına, arkadaşlarına örnek olup öğrendiklerini de onlarla paylaştılar. Artık halk arasında kışla bir övgü kelimesi olup önemli bir eğitim merkezi olmuştu.

Aile 

Aileler çocuklarının yanında bakımlarına dikkat etmiyor , konuşma ve davranışlarına özen göstermez, sık sık kavga eder, aile içi sohbette gereksiz dedikodular, çekiştirmeler yapar , iş hayatında yağ çekerlerdi. Çocuklarda bu bataklıkta yaşamak zorundadırlar. Ama sorduğunuzda hepsi çocuklarının geleceği ile büyük hayaller kurup ve iyi meslek sahibi olmasını isterler yani bir kartal olmalarını isterler ama çocukları başarısız olunca şaşırırlar aslında o kartalın kanatları ilk başta zaten kırılmıştı. Kitapta bu konunun en temel yapı olduğuna dair şöyle bir alıntı mevcuttur. "... çocuklarınız iyi terbiye görmeden hayata atılırlarsa ne kadar iyi bir hukuka sahip olursak olalım toplum hayatımız sönük ve sefil olacaktır. Bu gençlerin arasından çıkan memurlar işlerinde ihmalkarlık yapacak , milletvekilleri kendi çıkarlarının peşinde koşacak, bakanlarsa siyasi cambazlar olacaktır. Okullar yeni neslin zekasını ve kalbini körelten yerler olurken , ülke basınıysa sokaklarda para karşılığı satanlara benzeyecektir..."

Halk Eğitim Merkezleri

Zenginler paraları ile kütüphaneler, halk eğitim merkezleri açıldı. Aileler çocukların eğitimi konusunda ve aile olma konusunda bilgilendirildi. Aileler kendi içlerinde toplanarak bilgi alışverişlerinde bulundular.

Ortak Eser

Fin halkının çok kötü bir durumda iken bu kadar refah düzeyi yüksek ve mutlu bir ülke olmasında başarısı çiftçisi, temizlikçisi, memuru, milletvekili vb. yani bütün halkın ortak eseridir. 

Bu başarı uzun bir geçmişi olmayan Finlandiya insanının 60-80 yıllık bir ortak eseridir.



"Bir gün tiyatroya gelen mimarlar uzun yıllardır dayanan tiyatro binasının duvarlarında çatlaklar oluştuğunu görmüşler. Temeline baktıklarında o zamanın şartlarında dayanacak olan kalın kazıkların zamanla çürüdüğünü fark etmişler. Binayı yıkmak yerine temelden  kazıkları yavaş yavaş temizleyerek granit taşları ile doldurmuşlar. O Tiyatro hala günümüzde ayakta durmaktadır."

Yorum Gönder